Bu
yazi serisinin baslangici birseylerin iyi gitmedigini fark etmekle
(isyanla) baslamis, cözüm yolu önerisi ile devam etmis ve uygulama
ile son bulmustu. Aslinda uygulama bizi tekrar yolun basina
götürüyor. Uygulamanin tekrar irdelenmesi durumunda neyin iyi
gittigini, neyin kötü gittigini anlama sansi bulacagiz. Bu
görüldügü gibi o kadar da basit bir olay degildir. Birseyin
farkina en kolay sekilde o seyin iyi gitmedigi zaman varilir. Iyi
gittigi zaman pek sorgulanmaz. Birseyin kötü gitmesi demek, o sey
üzerinde yürüttügümüz teorinin cökertilmis oldugu anlamina
gelmesi demektir. O halde cökertibilen teoriler ve cökertilemeyen
teoriler diye teoriler ikiye ayrilir.
Cökertilebilen
teoriler sürekli realite ile kiyaslanabilen teorilerdir.
Cökertilemeyen teorilerde yanlis-dogru kavrami pek aranmaz, o
teoride vaad edilen seylerin kabul edilmesi beklenir. O teori yasa
gibi algilanir. Gerekirse Hegel'in de dedigi gibi (gercekler teori
ile uyusmazsa, vay geldi gercegin basina) gercekler teorilerle
uyusmadigi zaman uyusmasi icin gercekler bükülür. Iste o zaman
gercekler gözardi edilip ne pahasina olursa olsun o teoriler ayakta
tutulmak istenir. Hic yoktan yanlis bir teorinin olmasi karlidir,
denir. Bu nedenden dolayi cökertilemeyen teorilerde herhangi bir
sekilde realite ile kiyaslama söz konusu olamaz, orada ikna etme de
olamaz, cünkü bu teoriden öte, bir inanc sistemidir. Inanc sistemi
dogru-yanlis terimleri ile kiyaslanamaz, onun ölcüm birimi cok daha
degisik, burada irdeleyemiyecegimiz faktörlere baglidir.
Degisim
ve gelisim söz konusu ise bu ancak cökertilebilen teorilerle
gerceklesebilir. Cökertilebilen teorilerin yasama hakki ebedi
degildir, o daha iyi bir teori ortaya cikincaya kadar ayakta
kalacaktir. O teorinin yanlis olma payi sürekli vardir. O kendine
inanilmasini istemez, sorgulanip daha iyi bir teoriye yerini
birakincaya kadar ayakta durur. O halde cökertilebilirlik gercek
teoriyi yanlis teoriden ayirt etmeye yarar; tastik edilemeyen, gercek
ile kiyaslanamayan teorileri yanlislamak imkansizdir. O teoriler her
durumda dogrulugunu yitirmez, gerektigi zaman gercek denilen sey de
teori ugruna bükülür. Gercek teorileri yerde tutmayi saglar.
Teoriyi
teori yapan baska bir ölcek ise onun öngürüde bulunmasidir. Bir
teorinin gercek ile örtüsmesi yetmez, o gercegin zaman icerisinde
degisim gösterdigi de göz önünde bulundurulursa söz konusu olan
teorinin de gelecege dair bir öngörü yapiyor olmasi gerekir. Eger
yagmur yagdiginda yerler islaniyorsa, o zaman „her yagmur
yagdiginda yerler islanir“ diye bir genelleme yapilabilir ve her
yagmurun yagmasinda yere bakarak, yerin islak olup olmamasi teoriyi
test etme kriteri teskil edebilir. Görülecektir ki o teoriyi
tersten okumak dogru degildir, yani her zaman yerin yas olmasi yagmur
yagdigi anlamina gelmez. Bazen su hortumu ile yerin islatildigi da
görülür ama her yagmur yagdiginda yerler islanir. Yagmurun islatma
özelligi vardir.
Bir
teorinin gelisme gösterebilecegini kabul etmekle o kisinin de
olgulara karsi tutumu degisir. Degisme payinin olmasi her teorinin
hata payinin da oldugu anlamina gelir ki onun teorilere karsi daha
esnek olmasini saglar. Kati kurallar yerini ikna etmeye birakir, ikna
etmek de karsi taraf ile irtibata gecmek anlamina gelir. Irtibata
gecilmedigi takdirde, o teorinin baskalari tarafindan da
tastiklenmedigi durumunda o teorinin dogru oldugu sayilmaz, cünkü
tek kisinin dogru saydigi bir teori teori degildir, o sadece tek
kisinin sanrisindan ibarettir. Dogru varsayilan bir teorinin diger
insanlar tarafindan da dogru oldugu tastik edilmesi gerekir. Tastik
ettirmek icin gösterilen caba o teorilere daha da siki sarilmaya
neden olur ki o da baslangicta gösterilen esnekligin kalkmasina,
aslinda ulasilmak istenilen seyin tam tersine ulasilmis olunur. Dogru
olan seyi tastiklettirme istegi esnekligi yitirmeye neden olur. Bu da
hem kisisel gelismeyi hem de teorik gelismeyi önler.
Bazi
dogrularin kabul görmesi icin zaman gerekecegini göz önünde
bulundurulursa, baskalarini ikna etme dürtüsünden kurtulmus olunur
ve teorilerin icerdigi esnekligi kendi karekterimize de tasimiz
oluruz. Dogrulugundan hic süphe etmedigimiz teorilerin dogrulugu
kabul görmedigi zaman dogru zamanin gelmedigini farz edersek, dogru
zamanin geldiginde kabul görecegini bilmemiz gerekir. Nietzsche de
kitabini yazarken kendinden 100 yil sonra gelecek okurlari icin
yazdigini söylemisti. Bizim dogru gördügümüz teori kabul
edilmedigi takdirde anlasilmasi gerekir ki karsi taraf henüz o
teoriyi görmeye hazir degildir. O teoriyi anlamasi icin ona zaman
tanimanin en uygun yöntem oldugunu anlamak, hem teoriye karsi olan
durusumuzu gösterecektir, hem de hem kendimize hem de diger
insanlara gelisme sansi tanimamizi saglayacaktir. Zamanin kisitli
oldugu kanisi esnekligin düsmanidir.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen